Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:
"İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Allah'ın adının hiç geçmediği evin farkı; diri ile ölü arasındaki fark gibidir."
(Buhari, Müslim)
Resûlu Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:
"Size bir kavmin ileri geleni gelirse, ona ikram ediniz."
(İbn-i Mace, Bezzar, Taberani)
---
Bir kavmin yani bir ümmetin veya cemaatın ileri geleni, o ümmet veya cemaatın arasında şeref ve i’tibar sahibi olan kimsedir. İster bu adam şahsen, ister kavmi namına gelsin, bu geliş dostluk arzusunu gösterir. Dostane olmayan gelişin ikrama layık olmadığını söylemeye gerek yoktur.
İyi niyetle gelen bir kavmin ileri gelenini ikramla karşılamak; hem nezaket, hem insanlık icabıdır. Bu suretle gösterilecek hareketler, şahsen ve mensup olduğu kavim üzerinde müsbet duygulara ve iyi münasebetlere vesile olur.
Hadis-i şerif mutlak olduğundan müslim ve gayr-i müslim her milletin ileri gelenine şamildir. Nitekim Resulullah Efendimiz, etraftan ve kabilelerden gelen müslim ve gayr-i müslim i’tibar sahibi adamları hüsn-ü kabul buyurur ve onlara iltifat ederlerdi.
Resûlu Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:
"Kulun 'Allahım! Senden aff ve afiyet diliyorum' diye Allah'a yalvarmasından daha makbul ve faziletli bir dua yoktur."
(İbn-i Mace)
---
Allah'tan af ve afiyet istemek, en makbul duadır.
Çünkü af ve âfiyet dileğinde, kulun hata ve kusurlarını itirafı; acizlik ve zayıflığını kavraması söz konusudur.
Bu dua, kulluk bilincini kuvvetlendiren, Allah'ın sevdiği bir duadır.
Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:
"İnsanlara eziyeti dokunmayan kimseyi Allah kabir azabından uzak kılar."
(Taberani)
---
Bu hadiste insanlara zulüm ve eziyet etmenin, üzerinde kul hakkı olarak ölmenin ölümden sonra kabir azabına sebep olacağına işaret vardır.
Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:
"Ölümü isteme. Eğer iyi bir kimse isen, yaşadıkça iyiliğin artar. Bu hakkında hayırlı olur. Kötü bir kimse isen, yaşadıkça kötülükten dönme şansın olur. Bu da hakkında hayırlı sayılır."
(Ahmed, Hakim)
---
"Uzun ömür, mü’minin ancak hayrını artırır."
(Müslim)
---
Mü’min yaşadığı süre içinde hep hayır işler, iyilik yapar, çeveresine hizmet eder, faydalı olur. Allah’a gerçek bir kul olmaya çalışır. Uzun yaşamak, mü’mine sadece hayır getirir, sevabını çoğaltır, manevi mertebesini yükseltir.
Sadaka vermek imanın delil ve alametidir
Resûlü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:
"Sadaka vermek imanın delil ve alametidir."
(Müslim)
---
Sadaka vermek, kalpteki imanın tezahürüdür. Allah’ın kullarına, Allah adına şefkat ve merhametin göstergesidir. Bu sebeple mü’minler, sadaka vermekten hiçbir an geri durmazlar.
Güvende ve Doğru Yolda olan kimseler
Resûlü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:
"Kim nimete kavuşunca şükreder, dert ve acılarla karşılaşınca sabreder, haksızlık yapınca af diler, haksızlığa uğradığında da affederse... işte onlar güvende ve doğru yolda olan kimselerdir."
(Taberani)
---
Nimete şükür, acılara sabır, hatalarından özür dileme ve karşılaştığı haksızlıkları affetme büyük bir erdemdir.