Güzel niyet, sahibini cennete sokar
"Güzel niyet, sahibini cennete sokar."
(Deylemî)
---
Allah yanında insanın niyeti çok önemlidir. İnsanın amel ve eylem alanı çok sınırlı ve engellerle çevrili olabilir. Ama kalbindeki ve zihnindeki niyete, hedef ve ideale kayıt koymak, sınır çizmek mümkün değildir. İnsan, yapamasa bile iyi ve güzel niyetli olmalı, yüksek hedefleri bulunmalıdır. Nitekim mü’mine ebedî cenneti kazandıran da, bu güzel niyetler, ulvî hedefler, yüksek ideallerdir.
Şu kişiyle, benim hiçbir alakam kalmaz ...
Resulullah Alelhissalâtü Vesslâm buyurdular ki:
"Birisine hayatı hususunda teminat verip sonra da onu öldüren kimse ile, benim hiçbir alakam kalmaz. (Ben ondan uzağım). İsterse öldürülen kafir olsun..."
(Müsned)
---
Mü’min sözünün eri, ahdine vefalı, güven duyulan kişidir. Verdiği teminat ve güvencelerin arkasındadır. Çiğnemez ve çiğnetmez.
Allah Resûlü, dönek ve kaypak davranmayı, şiddetle kınamış; müslüman da olsa böyle zayıf karakterli kişiliksiz insanlarla uzaktan yakından ilgisi olmadığını ifade etmiştir.
Seni geçindirecek şeyi araman
Resulullah Aleyhisselâtü Vesselâm buyurdular ki:
"Seni geçindirecek şeyi araman, dünya sevgisinden sayılmaz."
(İbn-i Adiyy)
İnsanın ihtiyaçlarını karşılamak, geçimini sağlamak için meşru dairede dünya ile ilgilenmesi, çaba ve gayret sarfetmesi; dünya tutkusu, maddeperestlik olarak değerlendirilemez.
Allah cc. için sevmek
Ebu Müslim Havlanî (Radiyallahu Anh) anlatıyor:
"Medine’de Peygamber mescidine girdim. 30-40 kişi bir araya gelmişlerdi. Aralarında bir genç vardı. Tartıştıkları meselelerde bir karara varamazlarsa o gence soruyorlardı.
Ben merak edip:
– Kimdir bu genç? dedim.
– Bu, Muaz bin Cebel'dir, dediler.
Ertesi günü, yine mescidde Muaz'ı gördüm. Yanına varıp:
– Ben, hiç tanımadığım halde, sana karşı içimde bir sevgi duydum, dedim.
Muaz:
– Ne için? dedi.
– Allah için, dedim.
Bunun üzerine Muaz şöyle dedi:
– Eğer doğru söylüyorsan müjdeler olsun sana. Zira ben Allah Resûlünden işittim ki:
"Allah için birbirlerini sevip te dost olanlar, kıyamet gününde arşın gölgesinde, nurdan minberlere kurulup oturacaklardır."
(Hilye)
Şüphesiz dünya âhirete ulaştırıcıdır
Şüphesiz dünya (istiyeni) âhirete ulaştırıcıdır."
(İbn-i Asakir)
---
Dünya, istiyeni, ebedî mutluluk diyarı olan cennete ulaştıran ve âhiret saadetini kazandıran önemli bir vasıtadır.
Dünyasız ahireti kazanmak mümkün değildir. Çünkü tüm ibadetler, hayırlar, iyilikler, hizmetler; dünya hayatında, yaşarken yapılacak eylem ve davranışlardan ortaya çıkar.
Bu sebepledir ki, Peygamberimiz, "dünya ahiretin tarlasıdır, ekim alanıdır" buyurmuştur. Dünyaya ekilen iyilikler, ahiret günü hasad edilecektir.
Bütün hastalıkların kaynağı ...
Hz. Ali'den (Radiyallahu Anh.):
Resulullah Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:
"Bütün hastalıkların kaynağı, birbiri üstüne yemek yemektir."
(Darekutni)
---
Peygamberimiz acıkmadan yemek yemeyi hoş karşılamadığı gibi, sofrada tıkabasa yemeyi de yasaklamıştır. Sünnet olan, yemekten tam doymadan kalkmaktır.
Yemek üstüne yemek, sağlığı bozar. Pek çok hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Affet, suç miktarını aşma, yüze vurma
Cüz' bin Kays'tan (Radiyallahu Anh.):
Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:
"Affet!
Cezalandıracaksan, suç miktarınca cezalandır (haddi aşma).
Yüze vurmaktan sakın."
(Taberani)
---
İslamın cezalandırma ile ilgili 3 temel kuralına işaret edilmektedir.
– İnsanın kendine karşı işlenen bir suçu cezalandırmayıp affetmesi, en faziletli ve sevaplı davranıştır.
– İnsan, kendini firenleyemeyip suçluyu cezalandıracaksa, haddi aşmamalı; suçluyu suçuyla orantılı şekilde cezalandırmayı esas almalıdır.
– Cezalandırmada, asla yüze tokat atılmamalı; başa darbe vurulmamalıdır.