![]() |
Özgürsünüz Kelebekler - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Hayatın İçinden (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=93) +--- Forum: Edebiyat (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=16) +---- Forum: Mısralara Yansıyanlar (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=15) +---- Konu: Özgürsünüz Kelebekler (/showthread.php?tid=8849) |
Özgürsünüz Kelebekler - Toprak - 30-11-2007 Kendinden başka nereye kaçabilirsin kendinden başka kimin var içimizdeki yalnızlık değil mi? kimsesizliği esirgeme kurumunda büyüyen esirgenecek neyin var? yaşanmamışlığından başka içindeki o üşüme, acılar yaşanmıştan çok yaşanmamışın eseridir aslında kendi çarmıhımda asışım ruhumu yalnızlığı en iyi dost bilişim içimdeki o şiirden kaçışım ve içimdeki o senden kaçışım yaşanmamışlığın bir yarası değil mi içimizde? beni sevmeyeceğini söyledin en azından o an için sonra yaz girdi aramıza döndüğünde her şey eskisi gibi olacaktı ama koca bir yaz girmişti aramıza şimdi kıştı ve kopmuştun kuru bir yaprak gibi tutunduğun dalından kendin bile sığmıyordun düşlerine sana bile yer yoktu hayallerinde içinde hep eksikti sevgin hep bir yerde yanlış sevdin yalnızlığında dahi eksik bir şeyler vardı yalnızlığın dahi yalnızlık değildi aslında içinde hep eksikti sevgin ve hep eksik sevdin eksik yaşadın ağlamak, yaşamamak bu değildi ağlarken bile eksikti gözünde yaşların ölü kelebekler biriktirip, çiçek isimleri ezberliyordum haydutluktu sevgim kimi sevsem, yalnızlığından ve yalnızlığımdan çalıyordum kimi sevsem yaralarından çalıyordum içimdeki boşluğum tükendi sanırken aslında günden güne eksiliyordum tik taklarını sayarsın günlerin akreple yelkovanın kavuşmasını bile kıskanırsın ve bir gece on ikide hiç kavuşmamak üzere ayırırsın onları odanın kimsesizliğe bakan penceresinden savurarak sonra zamandan bahsederler, zamanın ilaç olduğundan her şeyi unutturacağından sürekli avuntu cümleler kurarlar yalnızlığın teneffüs aralarında sense başka bir yerdesindir zaman ölgün bir şekilde durmaktadır yanında kalkıp çocukluğuna gitmek istersin hatırlamadığın her anıya gitmek istersin hiçbir şey hatırlamak istemezsin çünkü hiçbir şey bilmek istemezsin kalkıp çocukluğuna gitmek istersin sadece geç kalmışlığını unutarak bitkisel hayata girmiştir yalnızlık bile nerde olduğunu anlamaya çalışırsın aslında o an içindeki boşluğun büyüyüp, sen günden güne eksilirken bütün ruhunu kapladığı andır, içindeki kanamanın durduğu andır kendini dünyaya yeni gelmiş gibi hissettiğin belki de yeniden doğduğun yani bu dünyaya yeniden geldiğin andır yalnızlık ölmüştür ve artık kimsesizliğindir bitkisel hayattaki kendi düşlerine sığmayışındır eksik akan gözyaşlarındır eksik olan sevgindir eksik olan sensindir o küçük bebeğin elindeki kırılgan oyuncağı adını yalnızlık fısıldarlar kulağına elinden alırlarken oyuncağını ve çocukluğudur aslında yalnızlık fısıldarken kimsesizliğin kulağına melankolidir içindeki yalnızlığın melankolisidir kitaplar, şarkılar, çiçekler, neyle uğraşsan avutmaz seni içinin ıssızlığından korkmuşsundur bir kere yaralarından korkmuşsundur nasıl bir sessizliktir çığlığındaki anlayamazsın içindeki sessizlik nasıl bir çığlık? farkına varamazsın kaybettiklerinin sen, sen değilsindir esirgenmiş yalnızlığındır ve hep geceye vuran dalgaların elinin terinde ıslanmasını isterim ellerimin bitmesini istemediğim için an’ın sınırsız bir o kadar manasız cümleler kurarım aşka sınır komşusu olan ülkelerde ben hep ezilen halk olurum aşka sınır komşusu olan ülkelerde ben hep aşksız olurum denize kıyısı olmasa da çöle kıyısı vardır sevdalarımın ve martılar uçuşur seraplarımda yasemin yetiştiririm çöl ortasında bir tek o vardır çiçek adlarından ezberleyebildiğim avazım çıktığınca susmak sessiz çığlıklar atmak isterim ufuk çizgisinin bittiği yerde elinin terinde ıslanmasını isterim ellerimin yasemin yetiştiririm çöl ortasında tek o vardır çiçeklerden bildiğim biriktirdiğim ölmüş kelebeklerin kafesini açarım haykırırım avazım çıktığınca özgürsünüz diye. özgürsünüz kelebekler, özgürsünüz, uçsanıza uçsanıza diyorum şimdi öldürücem hepinizi özgürsünüz kelebekler sussanıza. kendim bile sığmıyorum hayallerime kendimden başka kimsem yok içimdeki yalnızlık kimsesizliği esirgeme kurumunda büyüyen ve esirgenecek bir şeyim yok yaşanmamışlığımdan başka çölde yetişen bir yasemin uçmayan kelebekler bir günlük ömürler ıslanmamış eller ve bitmeyen bir ufuk çizgisi duyulmayan tik taklarım gizlice kavuşmasına yardım eder akreple yelkovanın ben kafesini açarım ölmüş kelebeklerimin bir martı uçup gelir, ardından dev dalgalar gelir çölüme buralar yalnızlık olmaktan çıkar ellerim ıslanır ben sen elimi tuttun diye mutluluktan ağlarım bir kelebek çıkar kafesinden usulca siler gözyaşlarımı elimden tutar ve tutmamı ister yaseminin yapraklarını ben yaseminin yapraklarını tutarım ellerim ıslanır ve ölmüş kelebeklerim uçar kafesinden binlerce kelebek uçar kalbimden bulutlara konup el ele inerler yağmurlarla çölde yetiştirdiğim yalnızlığıma. ve artık yasemin kokar yalnızlığım yaşanmamışlığımdan geriye kalan çocukluğum yasemin kokar kimsesizliğim kimsesizlik benden korkmaya başlar terk eder çölümü martılarımı ufuk çizgimi kelebeklerimi yalnızlığı da alıp yanına terk eder ıslanmış ellerimi ve bana bırakır beni zamanı, mekanı yasemin kokan sevdaları çölde yetişen çiçeğimi bana bırakır sevmeyi. |