![]() |
güLLerin efendisine şiirLer - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Dini Konular (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=129) +--- Forum: Güllerin Efendisi (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=169) +--- Konu: güLLerin efendisine şiirLer (/showthread.php?tid=1232) |
güLLerin efendisine şiirLer - Burcucum - 18-07-2006 Ben Böyle OLmamaLıydım Ben, böyle olmamalıydım İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma. İçime bir ateş düşmeliydi Ayaklarımın feri kesilmeliydi. Kendimden geçmeliydim sonra... Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda Ama bunu kimse duymamalıydı, Seni, mahşere kadar saklamalıydım. Ben böyle olmamalıydım Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım. Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan Ben hep sana yormalıydım. Gece yıldızlarını serpince göre Seni görmek için uyumalıydım. Şarkılar kime söylenirse söylensin Sana diye dinlemeliydim. Türküler dolmalıydı odama, Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses Selvi boylu yâr sen olmalıydın Kömür gözlüm ateşine düşeli Senin için söylenmiş söz olmalıydı. Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice Bir keman, incecik çığlık olmalıydı Ama bunu kimse bilmemeliydi, Seni mahşere kadar saklamalıydım. Böyle olmamalıydım, Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı, Taşların izi çıkmalıydı yüzümde. Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi. Haremde bir ikindi vakti Kem gözler çevrilince sana Ve vefasız eller uzanınca yakana İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi. Sen ötelere hazırlanırken, Öteler senin için süslenirken, Son kez baktığın pencerede hayal edip seni, Perdenin son kez kapanması gibi, Kapanmalıydı gözlerim. Sonra içime doğru gerilip, Seni bize lutfedenin ismini haykırıp, 'Allah(C.C.) ' deyip, Düşmeliydim yere. Ama bunu kimse bilmemeliydi. Seni mahşere kadar saklamıydım. Ve mahşer günü... Uzaktan seni seyretsem. Sana yakın olmak için can atsam. Beni engelleseler, 'Sen kim yakınlık kim? ' deseler. Ben ağlamaktan konuşamasam. Gözlerini çevirsen bana. 'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.' Ve tebessüm etsen. Ama bunu kimse görmese, Seni ebede kadar saklasam. dursun aLi erzincanLı 40 Yaşındasın - Burcucum - 18-07-2006 Her okuduğumda, dinLediğimde gözyaşLarımı tutamadığım bir şiir... 40 Yaşındasın Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Alla h Azze ve Celle Ya RasuLaLLa h, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni. İşte Bir yaşındasın, Beni Sa'd yurdundasın Sana süt anne olmadı kadınlar Bu yüzden dargın bulutlar Bir damla yağmur indirmiyor Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa'd yurdunda Minicik bir bulut var gökyüzünde Sana aşık... Ayrılmıyor başucundan Ve insanlar yağmur duasında... Hz.Halime kucağına alıyor seni Yeryüzünde bir gölgelik...Seni güneşten korumak için Oysa minicik bulut gökyüzünde Sana meftun, sana kilitli... Ve dua eden rahibin kucağındasın Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da Ama sen unutmuyorsun Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun O minicik bulut ilişiyor bakışlarına Büyüyor, büyüyor... Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini Çoğusu bilmiyor seni... Altı yaşındasın Medine-i Münevvere yolundasın Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında Sonra yolda, Ebva'da öksüzlük karşılıyor seni Mekke'ye annesiz giriyorsun Abdulmuttalip bir başka seviyor seni Ebu Talip bir başka seviyor Ya Rasulalla h Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında Onlar anne deyince sen yere mi bakardın Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva'ya Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize Senin yerine de baba dedik Yirmi beş yaşındasın Ve bambaşkasın Kimse sana denk değil Şefkat yayıyor kokun Güven veriyor sesin Sen Muhammed-ül Emin' sin Otuz üç yaşındasın Dalga dalga rahmet var Otuz beş yaşındasın Hadi gel bekletme yar İniltiler çalıyor kapısını göklerin Hadi gel bekletme yar Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin... Hadi gel ey Yâr! Nurdağına davet var İşte Kırk yaşındasın Hira Nur dağındasın Cibril iniyor göklerden Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ' Ah! ' sın Karanlık gecelerimize sabahsın Sen Nebiyullahsın Sen Habibullahsın Sen Rasulullahsın Niye incittilerki seni sultanım Niye işkence yaptılarki sana Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar Himayesiz kaldın diye mi Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne ' Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ' diyişin Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza Başına pislikler saçılıyor Başlar feda o mübarek başına Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla ' Bu koşan kimdir ' diye bir soru dolaşıyor boşlukta Bu koşan kim? Ve cevap veriyor biri: Muhammed' in kızı Fatımatüz-Zehra Velilerin anası... Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın Sana yeryüzünde en çok benzeyen Gülmesi sen, ağlaması sen ' Ağlama kızım ' diyişin geliyor aklımıza Niye çıkardılar ki yurdundan seni Himayesiz kaldın diye mi Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni Seni yetim bulup barındıranı Seni alemlere rahmet kılanı Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun 'Seni bizim elimizden kim kurtaracak' diyorlardı Sen, Sen ' AllA h! ' diyordun AllA h Azze ve Celle Semayı haşyet kaplıyordu Sen ' AllA h! ' diyordun Arş-ı Âla titriyordu Bedir' de ' AllA h! ' diyordun Üç bin melek iniyordu alaca atlarda Yüz yirmi beş bin sahabi: ' Anam babam sana feda olsun ' diyordu Ya RasulallA H Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun Neccar Oğulları'nın küçük kızları seni görünce Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi ' Beni seviyor musunuz ' diye sormuştun onlara ' Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ' demişlerdi Sen de: ' Alla h biliyor ki ben de sizi çok seviyorum' demiştin Bu gün yaşayan gençler var Neccar Oğulları'nın kızları diğil belki Ama seni onlar da çok seviyor Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar Senden başka kimseleri yok Alla h biliyor ki sen onları da çok seviyorsun Altmış üç yaşındasın Refik-i Âla duasındasın Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu Kenarları beyazdı Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın Ve mübarek ellerini dizine vurarak: ' Görüyor musunuz ne kadar güzel ' demiştin Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti: ' Anam babam sana feda olsun ya Rasulalla h, onu bana ver ' Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile İstendiğinde katiyyen ' hayır ' demediğini bile bile ' Peki ' dedin o zata Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı Aynı cübbeden yine yine diktiler Ama giyinmek nasip olmadı Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre' nin diliyle: ' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler ' Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini ' Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim' Sultanım! Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik Rabbinden bize ne getirdi isen amenna Duyduk, itaat ettik Ya Rasulalla h Sen hâlâ kırk yaşındasın Ve hâlâ ümmetinin başındasın... Dursun ALi ErzincanLi RE: güLLerin efendisine şiirLer - Burcucum - 18-07-2006 not: arkadaşLar ALLAH yazarken ""alla h"" şekLinde yazdım çünkü şiirde ALLAH çok geçtiği için we bir mesajda da en fazLa 10 resim kuLLanabiLdiğimiz için öyLe oLdu bunun için özürdiLerim RE: güLLerin efendisine şiirLer - EşkiyA - 18-07-2006 Burcucum demiş ki:not: arkadaşLar ALLAH yazarken ""alla h"" şekLinde yazdım çünkü şiirde ALLAH çok geçtiği için we bir mesajda da en fazLa 10 resim kuLLanabiLdiğimiz için öyLe oLdu degiştirdim artık normal yazabilirsin ![]() tşkler Ne Mutlu Senin Gönlüne Düşene! - EşkiyA - 18-07-2006 Ne Mutlu Senin Gönlüne Düşene!
![]() Ey en Sevgili'den lütuf Sevgili!.. Dudaktan dökülen sözle, kalemden süzülen satırların, sadra doğan muhabbetle olan sıcak bağını hesaba katarak, kelâmımın Senin katındaki aczi altında ezilerek şunları diyebilirim ki; Sen latîf olan Allah (c.c)'ın, yerini kimsenin dolduramayacağı, paha biçilmez bir lütfusun bize. Sen lütufların en yücesisin, en güzelisin Sultânım! Bizi, Sen'in ümmetin olmakla şereflendiren Allah (c.c) Teâlâ'ya, yarattıkları adedince hamdolsun!.. Hazret-i Sevban kadar sevemesem de Sen'i, muhabbetine tâlip, muhabbet duyduklarının dostu olma yolunda tökezleye tökezleye gelmekteyim Sana doğru. Ne acıdır ki, eskiden muhabbet sadırlardan satırlara nakşedilirken, şimdilerde satırlardan sadırlara terfî etmeyi bekliyor. Gönlün muhabbetinle hemhâl olması ise; ancak muhabbetinin hakkını verip mübârek ahlâkınla ahlâklanmaktan geçiyor. Zâtının aşkıyla yanıp tutuşan ve lütfuna nâil olan şâir Nâbî kadar dökemesem de muhabbetimi satırlara, sadrım Sen'in aşkının nûrunu dağıtıyor tüm varlığıma. Hasretin gözlerimden döküldüğünde, gözyaşlarımı Fuzûlî'nin gönül testisiyle Sana göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden, Efendim. Endülüs'ten Bağdat'a gelip, evinin çevresi karantinaya alınmış hocasının kapı aralığından mübarek hadîs-i şeriflerini öğrenmek için dilenci kılığına giren, aşkına bürünmüş Bâkî bin Mahlet'i duyduktan sonra, Cumâ'ları Sana salât ü selam getirenlerin yüzlerini bizzat gördüğün haberiyle sarsılıp utanıyorum. Ey kalplerin tabîbi!.. Şahsınızda, Sizi Yaratan'ın Zâtına -celle celâlühu- hürmet gösterip, mübârek hadîs-i şeriflerinizi nakletmek için, bulunduğu mekânda en yüksek yere çıkmayı, edebin bir gereği olarak gören bir ecdâda sahipken, bu güzel fazîletlerin kalıntılarıyla diri tutmaya çalıştığımız mâneviyâtımızın tekrar yeşermesi için ne olur bize duâ edin! Bizlerin “az”lardan, müjdelediğin “garip”lerden, “mukarrebûn”dan olmamız için şefaatini lütfet. Kutlu müjdene nâil olmak için ömrünün son demlerinde İstanbul'un İslambol diye anılmasına vesîle olan fethe ilk adımı atanlardan Ebû Eyyûb el-Ensarî gibi İstanbul'u mânevî açıdan yeniden fethetmemiz, tekrar ümmet bilincini, İslâm kardeşliğini kazanmamız için kerem edip, sünnetinle yol göster bizlere!.. Muhabbete en çok lâyık olan beşer Sen'sin. Senin sevgini, başta kendi gönlümüzde ve tüm insanlığın gönlünde, İslâm'a hizmetçi olarak diri tutmamız için, Sana “Habîbim!” diyen Vedûd olan Allah (c.c)'tan yardım diliyoruz. Çünkü Sen'i lâyıkıyla sevmek, Sana “Sevgilim” diye hitâb eden Rabbimizi de lâyıkıyla sevebilmeye bir vesîledir diye ümid ediyoruz. Sultanım, bizi cürmümüze rağmen sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir ki; bizden daha bahtiyarı olmasın dâreynde! Hiçliğinin dahî idrâkine varamamış bu âciz Meryem, Senin yaratılışının en önemli harcı olan muhabbetle, gönülden gönüle Sana –âdetâ- lehimlenmek ister! Şefaatinle ferahnâk etmezsen eğer, hâlimiz nice olur Efendim! Yâ Raûf! Ne mutlu Sen'in kalbine düşene, ne mutlu kalbine Sen düşene!!! Ne olur bizlere şefaat eyle! Sultanım!.. * * * Canımı, cânân eğer isterse minnet cânıma Can nedir kim, ânı kurban etmeyem cânânıma * * * Sultanım, Seni sevdikçe daha çok tanıyor, Tanıdıkça daha çok seviyorum Necid Çöllerinden Medine’ye - EşkiyA - 18-07-2006 Necid Çöllerinden Medine’ye
![]() Yâ Nebî, şu hâlime bak! Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca, sahranın; Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın! Harîm-i pâkine can atmak istedim durdum; Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum. “Tahammül et!" dediler... Hangi bir zamana kadar? Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var! Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak; Önümde durmadı artık, ne hânümân, ne ocak... Yıkıldı hepsi... Ben aştım diyâr-ı Sûdân'ı, Üç ay "Tihâme!" deyip çiğnedim beyabanı. Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada; Yetişmeseydin eğer, yâ Muhammed, imdada: Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin; Akar sular gibi çağlardı her tarafta sesin! İrâdem olduğu gündür senin irâdene ram, Bir ân için bana yollarda durmak oldu haram. Bütün heyâkil-i hilkatle hasbıhâl ettim; Leyâle derdimi döktüm, cibâli söylettim! Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü... Nücûma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü? Azâb-ı hecrine katlandım elli üç senedir... Sonunda alnıma çarpan bu zâlim örtü nedir? Beş altı sineyi hicran içinde inleterek, Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek? Demir nikaabını kaldır mezâr-ı pâkinden; Bu hasta ruhumu artık ayırma hâkinden! Nedir o meş'ale? Nurun mu? Yâ Resûlallâh!... Mehmet Akif ERSOY SEVGİ GAZELİ - EşkiyA - 18-07-2006 SEVGİ GAZELİ
![]() ![]() Canım, kanım yoluna fedâdır yâ Resulullah, Seni seven, sevdiren Hüda'dır yâ Resulullah Bir çağa değil elbet, çağrın bütün çağlara, Solmayan, eskimeyen nidâdır yâ Resulullah Korur günah kirinden, senin kutlu sancağın Sarar bizi rahmetin, ridâdır yâ Resulullah Dünyaya diz çöktüren nice koca sultanlar Huzurunda bir köle, gedâdır yâ Resulullah Bir serinlik uzatır çölde yanan gönüle Dolar hicret bestesi, sedâdır yâ Resulullah Sensiz âlem kupkuru; ruhsuz, anlamsız, çirkin Sensizlik saadete cüdâdır yâ Resulullah SIRRI ER (Bu Naat Türkiye Diyanet Vakfınca açılan yarışmada dereceye girmiştir) VARLIĞIMIN SEBEBLER ÖTESİ SEBEBİ,EFENDİM - EşkiyA - 18-07-2006 VARLIĞIMIN SEBEBLER ÖTESİ SEBEBİ,EFENDİM
![]() Merhamet dilendigim kelimelerin golgesinde içimin yankisini sana yollamak istiyorum. Yuregimde çaglayanlar var, dinmeyen gozyaslarim var efendim. Sana yolluyorum tum hasretlerimi, asarak yuregimin çol kumlarini. Demet demet yildizlarin kutlu rehberlerimdir, kapina yoneldigim gecenin su issiz saatlerinde. Gonul heybemde gozyaslarim, geçtigim yollara serpiyorum sadakam diye. Yurek tezgahinda dokudugum sancilarim var sadagimda, kusandigim acilar var. Iste geldim kapina efendim, dilimde senden dilendigim sefaatin var. Ey Nebi, inan ki sensiz gunduzlerimiz bile geceye dondu. Alnimizi uful uful oksayan rahmet yuklu solugundan mahrumuz yillardir. Senin yoklugun, olu ruhlara can veren nefesinin yoklugu, bizi agyar atesinde yakti. Deden Hazret-i Ibrahim'e yakilan atesten daha acimasizdi yandigimiz atesler. Medet Sultanim! Hicraninla yanan ruhumuza parmaklarindan yine bosaltmaz misin kevserlerini oluk oluk? Utancimiz buyuk. Adini bir bayrak gibi dalgalandiramadik gonul semalarinda. Giremedik kalplere, adini sunamadik sana muhtaç sinelere. Buyuk utançlara kundaklandik; ama sen sultansin Efendim, ne olur himmetini esirgeme boynu bukuk, yuregi yarali ummetinden. Yarali yuregimizi, Hazret-i Eyyub'a bahsedilen ab-i hayat gibi çaglayanlarla yikayacagin gunu bekliyoruz. Bir gun gozlerimizden perdelerin kalkacagi umidiyle yasadik hep. Temessulunle serefkudum buyurdugun Ahmet Rufai hazretlerine imrenir olduk. Biz de, gunahkâr dudaklarimizi senin o pak ellerine dokunduracagimiz gunun hasretiyle bekliyoruz efendim. Sen, çiçek çiçek donanmis vefalarla kucaklayan Uhud'un bagrindaydin hani... En has suhedanin vefa kokan cennet mekânlarini ziyaret etmistin... Ve orada demistin ya, 'Kardeslerime selâm olsun!' diye... Ey Nebiler Sultani Efendim! Bizleri, isaret buyurdugun o garip devirde gelen kardeslerin sayip ziyaret etmeyecek misin? Ayagi ve alni beyaz sekili atlarin say bizi, aldigimiz abdestlerimiz var gunde bes vakit. Ne olur efendim, Mekke'den Medine'ye hicret eder gibi gel. Sen gel ki, gunesin bizi terk ettigi karanlik gecelerimize dolunaylar dogsun. Yeniden bestelensin 'Tale'al Bedru'lar. Hiç gunahi olmayan çocuklarimiz seslendirsin yine o yanik nagmeleri. Ellerinde demet demet gullerle bekleyen kadinlarimiz, gozyasi çaglayanlariyla yikasin yollarini. 'Ey sevgili, en sevgili' Efendim! Seni anlayamayan nazarlara keske, sana perdedâr olan bir orumcek kadar vefali olabilseydik. Anlayabilseydik kiymetini... Seni anlatabilseydik... Keske bir guvercin olabilseydik, dunyanin dort bir tarafina nur dagitan ellerinden uçurdugun. Senin çaglari asan o kudsî çagrilarini tasiyabilseydik çaglardan çaglara ve deniz asiri diyarlara. Ne olur gel Efendim! Çagin yetimleri var seni bekleyen. Sana kasideler yazan bagri yanik âsiklarin var, agit yakanlarin var. Agidi dindirecek oksuzlerin var. Ve talihsiz devrin Asiye yuzlu, Meryem iffetli yetimleri var. Gozyaslarina sunger olacagin surmeli ceylanlarin var. Sakat vicdanlarda çarmiha gerilmek istenen Mesih soluklu yigitlerini ne olur daha fazla bekletme Efendim. Atese atilmak istenen Ibrahimlerimiz var, Senin gul bitiren yagmurlarini bekliyorlar. Biçak altinda tevekkulle bekleyen Ismaillerimiz var; yoluna kurban olmayi bekleyen koç yigitlerimiz var. Biliyoruz, askina pervane olamadik. Yanlis ateslerde yandi ruhumuz. Yanlis pazarlara surulduk. Yalanci safaklarla kandirildik yillar yili. Sensizligin girdabinda zehrini yudumladik hayatin. Onca gunahlarimiza, bize yakismayan kusurlarimiza ragmen, senin buyuklugun kadar buyuttuk umutlarimizi. Daglar kadar gunahlarimiz olsa da sen kadar umutlarimiz var. Hani diyorsun ya Efendim, 'Benim sefaatim, ummetimden gunah-i kebair isleyenleredir.' Kim bilir kaç gunah kirinin içinde buyuttuk bembeyaz umutlarimizi. Tutunduk verdigin soze. Mujdenin ipekten çehresine sarindik. Ey Nebi, kendisine yollanan salatu selâmlari isiten vefali Dost. Sana yolladigimiz salatu selâmlarin simsicak golgesinde beyaz dualarimizin aydinligiyla yoneldik kapina. Temessulunle, meftunlarini sevindirecegin zamani bekliyoruz. Sireten sekil degistirecek kadar buyuk gunahi olanlarin imdadina, sirf sana yolladiklari salatu selâmlar hatirina yetismistin Efendim. Ve biz ahirzamanin garip insanlari, bir kere daha temessul edip imdadimiza yetisecegin gunun hasretini çekmekteyiz. Yetis imdada ya Resulallah, ne olur imdadimiza yetis! Gonul Kâbe'sinde, gunahlarimiza ragmen yine de bir yer var Efendim tesrif buyuracagin. Yuregimizin yanikligiyla tutsuledigimiz gozyasi dolu mahzenlerimiz var. Uyku nedir bilmeyen kirpiklerimiz var Seni bekleyen. Ne olur gel, gel ki: 'Kadem bastin gonul tahtina / A Sultanim sefa geldin.' diyelim bagri yanik âsiklarin gibi. Ey, 'Levlake...' hitabinin Nazli Sultani, naz makaminin efendisi! Yildizlarin, yoluna kaldirim taslari gibi dizildigi, yuregi bulut bulut olan Sevgili! 'Yagarsin, taslar bile yemyesil filizlenir.' Sen olmasaydin eger, taslardan daha kati yuregimizde hiç yeserir miydi yepyeni umutlarimiz! Imanin gokkusagi renkleri belirir miydi yagmur sonrasi gibi! Yuregimizin yamaçlarinda boy verir miydi hiç, sen kokan guller, olmasaydin Efendim! Ve bir de Efendim, 'Damar damar seninle, hep seninle dolsaydik', koruyabilseydik 'vefa'mizi... Açsaydi daim bizim de gonlumuzde vefa çiçekleri... Bir Molla Cami de biz olsaydik, ashabina kitmir olmayi cani gonulden dileyen... Kitmirin olabilseydik ey Sah-i Rusul! Sana sadik olabilseydik... Adina ve ashabina sahip çikabilseydik ta hasre kadar... Ashab-i Kehf'in kitmiri gibi olsaydik... Onca gunahlarimiza ragmen, 'Senin ashabin cennete giderken ben nasil cehenneme giderim?' diye inleseydik... Iniltilerimizde bestelenseydi umitlerimiz... Kabul eder misin bizi Efendim, ashabinin kitmiri olarak? Zira Efendim, 'Sana sirilsiklam bir bakis da ben olsaydim' diyerek basimizi koydugumuz olmustur yastiga, tutundugumuz an olmustur duslere. Ne olur; 'Gel ey Muhammed bahardir / Dudaklar ardinda sakli / Aminlerimiz vardir / Hac'dan doner gibi gel / Mirac'dan iner gibi gel / Bekliyoruz yillardir.' Bir demet gul var elimizde, titreyen yuregimiz var. Gullerimiz solmadan, gul kurusu aglamadan yuregimiz, ne olur gel Efendim! GELSEYDİN - Burcucum - 18-07-2006 GELSEYDİN Sevgili! Ümmü Mektum gibi Seni görmeden sana sesleniyoruz Alıp verdiğin nefesi duyar gibi Sanki açınca gözlerimizi Seni görecekmişiz gibi Sana sesleniyoruz. Senin huzurunda ses yükselmez. Edeple konuşulur; edeple susulur. Hele biz ki bu kapının dilencileri, El açıp beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi ama Şu araya giren yıllar olmasa Medine'ne uzak yollar olmasa İsmin anılınca yürek yanmasa Kapında beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi. Bekliyoruz Sultânım! Rüyada olsa bile Belki teşrif edersin diye Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi. Seni bekliyoruz. Gelseydin, Bizim için cennet olurdu gelişin. Gelseydin, Saadetli asrından gönderdiğin selâmını, 'Kardeşlerim' deyişini Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün. Gelseydin, Dolaşsaydın sofralarımızı, Bir tabak fazla görecektin, Bir bardak, bir kaşık fazla... Ve sofrada bir yer boş, Baş köşe! .. Ola ki Sen(Aleyna Ve Aleykum Selam.M.) lutfeder gelirsin diye. Gelseydin, Dolaşsaydın gecelerimizi, O 'Kutlu Doğum' gecelerini, Anneler görecektin. Yeni doğmuşsun gibi, Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi, Mışıl mışıl uyuyasın diye Seni sabahlara kadar Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin. Sevgili! Gelseydin, Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi, Eyyüb Sultan gibi, Kab bin Malik gibi, Bir fecir vaktinde, Henüz yirmisinde yirmi beşinde, Bırakarak yurtlarını ocaklarını, Hedeflerine ilahi rızayı koyan, Arkalarına bakmayı ar sayan, Yiğitler görecektin. Onlar senin yiğidin, Elleri, o öpülesi elleri, Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken, Senin köyünün hayaliyle ısındılar. Gelseydin, Gecenin zifiri karanlığında, Uykunun en tatlı aralığında, Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa Gençler görecektin. Gözyaşı dökerken günahlarına, Veysel Karani'den istediğin gibi, İnsanlığa dua eden gençler görecektin. Gelseydin, Asr-ı saadet gibi olmasa da, Koklanmaya değer güllerimiz vardı. Yine senin ikliminde yetişen. Ama sen gelseydin, Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(Aleyna Ve Aleykum Selam.M.) ! ! ! Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek... Hz.Vahşi gibi... Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı. Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa Bakışları yerdeydi. Edepten göz göze gelmezlerdi. Sende(Aleyna Ve Aleykum Selam.M.) tebessüle nazar ederdin. Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü, Bir de Ömer(R.A.) ... Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi Pencerelerde, kapı önlerinde, Seni(Aleyna Ve Aleykum Selam.M.) bekleyen nemli gözler var. Gelseydin, Ve yürüyüp geçseydin önümüzden, Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize. Sevgili! Hakiki aşıkların sana doğru uçarken Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti. Dünya güzelliğiyle kollarını açarken Bize düşen el açıp kapında beklemekti. Sevgili! Bekliyoruz! ... :: Dursun Ali ERZİNCANLI::.. GüL YüzLü SuLtanım - Burcucum - 18-07-2006 GüL YüzLü SuLtanım Gönül yaralarım azdı gidiyor Nerdesin sultanım Merhem ver bana Bir yel beni uzağa sürüklüyor Nerdesin cananım himmet ver abna Senden ayrı kalmak ölümden beter Yıllardır çektiğim bu hasret yeter Dostlarım derlerki sabreyle geçer Gül yüzlü sultanım Himmet ver bana Sarardı yaprağım soldu güllerim Mevlaya açıldı titrek ellerim Görünmüyor bana baki illerin Nerdesin cananım himmet ver bana Hasretin bir alev tende yanıyor Halimi bilmeyen deli sanıyor Bu gönül ezelden seni anıyor Nerdesin cananım himmet ver bana Senden ayrı kalmak ölümden beter |