![]() |
Sezai Karakoç şiirleri - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Hayatın İçinden (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=93) +--- Forum: Edebiyat (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=16) +---- Forum: Mısralara Yansıyanlar (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=15) +---- Konu: Sezai Karakoç şiirleri (/showthread.php?tid=10512) Sayfalar:
1
2
|
Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Alınyazısı Saati
Ne kadar uzaktık Dicle’den Çok yakınında doğmuşken Dicle ki aşağılarda köpüklerinden Bir şehir doğurmuş Bağdat’tır bu, senin ülken Bağdat’tır bu kardeşim, senin ülken Ayın Dicle’ye düşüp toprağa yükselmesi aniden Ayna koparmak boyuna, ayna koparmak güneşten Açık ve seçik bir fetih, kılıçla yarılan güneşten Senin şehrin, benim şehrim ve hepimizin şehri Bir nehrin şehri ki bizi yıkamıştır, ruh ve beden İçimizde akmıştır gece ve gündüz demeden Gölgesinde izler benekler taşır, Kara Amid kalesinden Yaralar kaplan derisini cam gibi süsleyen Gönül yaraları fizikötesinden Ve bir şehir ki haber verir Gök yaratılmadan önceki gökten Zebercet seslerin ev kafesi oluşu Diş diş bahçe parmaklıkları gümüşten Hurmalar Dicle’nin çiçekleri peygamber armağanı Veliler armağanı Bağdat’a doğru gelen Boyuna gelen bin yıldan beri Altın palmiyeler sulh ve sükun defneleri Görmedim Bağdat’ı ne kadar görmek istemişken Bizi mahrum bırakmışlar birbirimizden Kendimiz mahrum bırakmışız kendimizi birbirimizden Bağdat ki Kerbela şehitlerinin kanıdır harcı İslam Uygarlığının başkenti Harun Reşit barışı İmam-ı Azam adaleti Cüneyd’in gözleri Geylani’nin gönlü Ve Halid’in zikri Binbir gece ülkesi Binbir gündüz gerçeği Fuzuli’nin günü Leyla vü Mecnun nefesi Ve Hallac-ı Mansur’un kanıyla besli Gece meleği Yaksam bütün lambaları Çağırmak üzere ateş pervanelerini Fitili kıssam ışık baharını Yanmasın aşıkların yüreği Bir aldanışla bir yanışla Ulu bir kanışla bir yanışla O çocuğun kederini biliyorum Kaderi bir ağıt gibi sızdıran gönlüne Bağdat bir sarnıca ine ine Yaklaşıyor yeniden derinden derine Çarpılmanın mermerine Alçılar kırılıyor Lut Gölü tuz gibi Dicle kara bir fırtınada dönüyor fırdolayı Çatlayan toprak karanlığın anası Ve su, kurumuş çiçeklerin damıttığı Kitap yüklü develer boğuldu Ateş yüklü atlar yüzerken yandı Kördüğümdür halifenin sırrı At nallarının altında Kuşlar ki boğazları tıkanmış mercandan Kıyamet habercisi çıkardığı seslerle Zeytin ezmesi sergisi sonsuz bir asfaltta Bilyeler üstünde kayan otomobiller göçünde Bir halk gidiyor burdan bilinmeyen bir yere Hatıralarını savurarak sıcak bir rüzgarın küllerine Ve haberci diyor ki: ne oldu Bağdat Nerde onu koruyan sur ve perde İnsan ki yaşar eserde İnsan nerde ve eser nerde Devrilen her taş benim taşım Yıkılan her ev benim Benden yıkılıyor hepsi, ben yıkılıyorum Yıkılan benim Ve haberci diyor ki:yıkılan benim Taşta suda hurmada Kuş boğazında Otomobil tekerinde petrol zerresinde Her zerrede ölen benim Ölen Bağdat benim Ve diyor ki haberci: Yanan ay sönen gün benim Çöken akşam gelen geceyim ben Ne anlamadın bütün bunları sen Ey Bağdat’ın altın anahtarını küle çeviren RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Hızırla Kırk Saat Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı Günlere geldim bunu bana öğretmediniz Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim Bunu bana söylemediniz İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler Bunu bana öğretmediniz Kardeşim İbrahim bana mermer putları Nasıl devireceğimi öğretmişti Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz Bir kentten daha geçtim Buğdayları yakıyorlardı Yedikleri pirinçti Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı Pirinçler gibi çoğalıyorlardı Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum Öpüp çıkıp gittim yelelerini RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazına Çizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok Şişe bu çeşit var Sen bir gece gelsen Güneş doğmasa Gitmeden yine gelsen Bu yeni geleni Bu bize bakanı Sana bir anlatsam Güneş doğmasa Sandıkların içini göstersem sana Çizdiğim resmin Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde Bir rafa koyabilsen Olup biteni ve onları Sabaha kadar konuşsak O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam Ateşi karı tüfeği çeksem Ocağa pencereye kapıya Kemana veda Yağmurda şeytan ve şapkası Silahın ölümünü kutluyorum Tren kaçırmış gibiyim Sana veda… RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Yağmur Duası
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden birşey bekler Hayat bir ölümdür ask bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler Bir yağmur bilirim bir de kaldırım Biri damla damla alnıma düşer Diğerinde durup göğe bakarım Ne şehir ne deniz kokan gemiler Bir yağmur bilirim bir de kaldırım Nedense aldanmış bir gece annem Bir kadın gömleği giydirmiş bana İste vuramadı gökler bana gem Dinmedi içimde kopan fırtına Nedense aldanmış ilk gece annem Biri çıkmış gibi bos bir mezardan Ortalıkta ölüm sessizliği va rBana ne geldiyse geldi yukardan Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar Biri çıkmış gibi bos bir mezardan İyi ki bilmiyor kalabalıklar Yağmura bakmayı cam arkasından İnsandan insana şükür ki fark var Birine cennetse birine zindan İyi ki bilmiyor kalabalıklar Yağmur duasına çıksaydık dostlar Bulutlar yarılır gökler açardı Simdi ne ihtimal ne de imkan var Göğe hükmetmekten kolay ne vardı Yağmur duasına çıksaydık dostlar Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden birşey bekler Hayat bir ölümdür ask bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Kapalı Çarşı Kendi yastıklarına gölge salmasın Çocuklarının öpüşleri onlara anlat Olara anlat yağmur karşılıklı yağar Ruhların içindeki müzikle karşılıklı Kapalı çarşı içinde bir sigara Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen yağ Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer Kapalı çarsı ve kapalı çarsıyı götüren saat Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara Anlamağa başladığı ağır ve çekilmez kelimeler içinde dağ Senin resmin ince gerdanlığın siyah parlaklığı içinde ışıklı Işıklı ışıksız yandan ve önden ışıksız arkadan ve içten ışıklı Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı Tüyler içinde gelen yeni dünyaBir sandalye kadar hür olduğu gün Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat Benim aynamı küçültüp büyülten onlar Benim aynamı aynalıktan çıkaran Kapalı çarsılar içinde fikre ve gerçeğe Neler neler etti anlarsın onlarŞemsiyeler gibi Felaketlerin en şakacısına açılıveren onlar Kendi yastıklarına düşmesin Dostlarının kadınları üstündeki gölgesi onlara anlat Kapalı çarsılar içinde Aslanların ağaç kabuğuna yazdığı şiir Kapalı çarsı içerisinde Açık ve keskin yumuşak ve güzel Kur'an sesleri Kapalı çarsı içinde kapalı rüya çarsıları Kapalı çarsı içinde öfke ve af çarsıları Kapalı çarsıya gittiğin zaman Bir yangın sonrasının gazetelerini okudun Bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi kapalı çarsı Mavi gözlü bir gazete Kapalı çarsı içinde bulutların en senin olanı Sen bana kapalı çarsı Şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki Şüphesiz bir harita kırığı Bir yapma deniz parçasıyla kapalı kapalı çarsı Sen kapalı çarsılar üstüne yağmur yağanı Yağmurun iyi ve doğru yağmadığını onlara anlat RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Kara Yılan
Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeye Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Günahlarım kadar ömrüm vardır Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum Saçlarımı acının elinde unutuyorum Parmaklarımdan süt içmeye çağırıyorum seni Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmış demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Seni süt içmeye çağırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Çocukluğumuz
Annemin bana öğrettiği ilk kelime Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde Annem bana gülü şöyle öğretti Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde Binmiş gelirdi Ali bir kırata Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte Biz o atın tozuna kapanır ağlardık Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman Ali olmaktan bir sedef her çocukta Babam lambanın ışığında okurdu Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık Fetihlerde bayram yapardık İslam bir sevinçti kaplardı içimizi Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi Kediler mangalın altında uyurdu Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı İnanmış adamların övüncüyle Sabırla beklerdik geceleri Şimdi hiçbirinden eser yok Gitti o geceler o cenk kitapları Dağıldı kalelerin önündeki askerler Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Anneler ve Çocuklar! Anne öldü mü çocuk Bahçenin en yalnız köşesinde Elinde siyah bir çubuk Ağzında küçük bir leke Çocuk öldü mü güneş Simsiyah görünüyor gözüne Elinde bir ip nereye Bilmez bağlayacağını anne Kaçar herkesten Durmaz bir yerde Anne ölünce çocu kÇocuk ölünce anne RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Kar Şiiri
Karın yağdığını görünce Kar tutan toprağı anlayacaksın Toprakta bir karış karı görünce Kar içinde yanan karı anlayacaksın Allah kar gibi gökten yağınca Karlar sıcak sıcak saçlarına değince Başını önüne eğince Benim bu şiirimi anlayacaksın Bu adam o adam gelip gider Senin ellerinde rüyam gelip gider Her affın içinde bir intikam gelip gider Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi Öyle kar yağdı ki elim üşüdü Ruhum seni düşününce ışıdı Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın RE: Sezai Karakoç şiirleri - Toprak - 25-08-2008 Denizin Kentini Yaktım Denizin kentini yaktım Vızıldayıp duran kafamın ortasında Denizin kentini yaktım Hurma şırıltılarıyla Denizin kentini yaktım Beni çocukluğumdan koparan Denizin kentini yaktım Bir kent kadın kabuklarından Denizin kentini yaktım Miras kalmış bir alevle Denizin kentini yaktım Veli ağaçlarla kalbi atan mermerle Tanrıyı anarak kalbi atan Cami sütunları boğdu Sararmış gözyaşlarıyla Kararmış denizin kentini İstanbul ey sevgili şehir Dön dön karadan gelen sesime Son veren zaman yatırında Denizden getirilen biçimine |