SONUÇ

 

 Yahudilerin alemi yıkmak için yaptıkları protokollerin, planlarını fesat ve hayallerini hızlı bir sunuştan sonra belki bazıları müslümanların başına gelen musibet ve belaların tek sebebinin yahudilerden kaynaklandığını anlayabilirler. Ancak bu hiçbir zaman doğru değildir.

 

Yahudiler iblis gibidir. Onlar inançları ahlakı, topluluğu, düşünce tarzı ve hileleriyle tamamen şerli bir ümmettir.

 

Acaba bizim içinde bulunduğumuz bu musibetlerin yegane sebebi yahudiler midir? Müslümanların yada müslümanlar dışındakilerin cehalet, akılsızlık, ahmaklık, aptallık içinde boğulmaları yahudilerin şerli bir ümmet olmasından dolayımı dır? Tabii ki hayır.

 

Birkaç milyon şerli insanın yüz milyonlarca kişiye tesir ederek onları yönlendirebileceklerini ve menfaatlerine uygun olarak görevlendirilebileceklerini sanan hiçbir fert yoktur. Ancak bu milyonlar daha ilk baştan boyun eğmeyi ve zilleti aşağılığı kabul etmişse o zaman başka!...

 

Bu sıfatlar müslümanda kesinlikle bulunamaz.

 

Bizim başımıza gelen musibetler düşüncesizce hareket etmemiz ve cehaletimizden kaynaklanmıştır. Bunların oluşmasındaki asıl ve tek sebep ise İslama Allah’ın istediği şekilde sarılıp onu tam manasıyla uygulamamış olmamızdır.

 

“Başkalarını iki misline uğrattığımız bir musibete kendiniz uğrayınca mı “Bu nereden ?” dersiniz?Ey Muhammed! Deki:” O kendi nefsinizdendir.” [1]    

                                                                                                        

 

Yahudiler kökü binlerce sene öncesine dayanan kalkınma programlarını ortaya koymuşlar ve adım adım gerçekleştirmeye başlamışlardır. Böylece alçalmış olan toplulukları bu düzenli çalışmalarıyla dünyayı korkutan bir kavim haline gelmişlerdir.

Bu durum karşısında biz müslümanlar ne yaptık?

Ahmaklar şöyle diyebilirler: Yahudiler, dünya basınına , haber ajanslarına dünya yayın sahasına , bankalarına, uluslarlar arası reklam piyasasına v.b hükmetmektedir. Bu yüzden onlar istedikleri gibi karar verip uygulayabilirler. Biz bu imkana sahip değiliz.


 


[1] -(Al-i İmran:165)